HUKUK VE İDARE MAHKEMELERİNDE YARGILAMANIN YENİLENMESİ 

HUKUK VE İDARE MAHKEMELERİNDE YARGILAMANIN YENİLENMESİ NEDİR?

Kesinleşmiş mahkeme kararlarına karşı tanınan başvuru yollarına “olağanüstü kanun yolları” denilmektedir. Yargılamanın yenilenmesi, sınırlı hâllerde kabul edilen, kesinleşen son kararlara karşı; medeni ve idari yargılamada, önemli usul hatalarının yapılmış olması veya kesinleşen bir kararın maddi gerçeğe uygun olmama ihtimali nedeniyle başvurulmaya imkân sağlayan olağanüstü kanun yoludur (HMK). 

Olağan kanun yollarından olan itiraz, istinaf ve temyiz yoluna kesinleşmemiş hükümler aleyhine başvurulabilirken, olağanüstü kanun yollarından olan yargılamanın yenilenmesine kesinleşmiş hükümlere karşı başvurulabilmektedir.  

Yargılamanın yenilenmesi yoluna mutlaka kesinleşmiş kararlar aleyhine başvurulabilir. Karar kanun yoluna başvuru sonucu kesinleşmiş olabileceği gibi süresinde kanun yoluna başvurulmamış olmasından dolayı da kesinleşmiş olabilir. 

Üstelik bu kesinleşme maddi anlamda kesinleşme olmalıdır. Yargılamanın iadesi yoluna maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden kararlar aleyhine başvurulabilir. Şekli anlamda kesinleşme yeterli değildir. 

HANGİ MAHKEMEYE BAŞVURULMALI? 

Yargılamanın yenilenmesi istemi, ilk hükmü veren mahkemeye sunulur. Yargılamanın yenilenmesinin mutlaka istek üzerine yapılması gerekmektedir, mahkeme re’sen yargılamanın yenilenmesi yoluna gidemez. Yargılamanın yenilenmesine kişiler doğrudan başvurabilir. 

YARGILAMANIN YENİLENMESİ KANUN YOLUNA KİMLER BAŞVURABİLİR? 

Yargılamanın iadesini kural olarak ilk derece mahkemesinin tarafları talep edebilir. Ancak istisnai olarak üçüncü kişilere de bu hak tanınmıştır. (HMK m.376) 

HMK m.376’a göre; üçüncü kişilerin yani davanın taraflarından birisinin alacakları veya aleyhine hüküm verilen tarafın yerine geçenler, borçluları veya yerine geçmiş oldukları kimselerin aralarında anlaşarak, kendilerine karşı hile yapmaları nedeniyle hükmün iptalini isteyebilirler.  

BAŞVURU SÜRESİ NEDİR? 

Kanun koyucu 3 aylık ve 10 yıllık zamanlar belirlemiştir. 10 senelik zaman, her hâlde hükmün kesinleşmesinden itibaren başlar. 3 aylık süre ise yargılamanın iadesi sebebine ilişkin hususun bilinmesinden itibaren 3 aydır. (HMK m.377) 

YARGILAMANIN YENİLENMESİ SEBEPLERİ VE EMSAL KARARLAR 

HMK m. 375’te sınırlı sayıda sayılmıştır. Bu sebeple mutlak ve mutlak olmayan olarak ikiye ayrılır. Mutlak sebepler halinde başka hiçbir şeye bakılmaksızın o hükmün kaldırılması gerekir. Mutlak olmayan sebepler halinde ise bu sebeplerin ayrıca hükmü etkilemiş olması gerekir. Hükümle o sebep arasında bir illiyet bağı gerekir. 

 MADDE 375- (1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:  

a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması. (mutlak sebep)

5235 sayılı kanuna aykırılık hallerinde söz konusudur. Bu, dar anlamda değerlendirilir. Görevsiz bir mahkemenin kararına karşı yargılamanın iadesine gidilemez. 

b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması. (mutlak sebep)

c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması. (mutlak sebep)

 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi   2015/1762 E.,  2015/6563 K. 

Yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunan davalı şirket vekili, davacı tarafından müvekkili ile diğer davalı aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasında, tarafların anlaşması sonucunda müvekkili adına kayıtlı taşınmazların diğer davalı adına tesciline karar verildiğini, müvekkili şirketi ancak müşterek imza ile temsil edebilecek olan M. K.’in, şirketi tek başına temsile yetkili olduğunu gösteren bir takım sahte kararlar oluşturduğunu ve bu sahte kararlara dayalı olarak da müvekkili şirketi temsilen davacı ile anlaşıp davayı kabul ettiğini, duruşmada davayı kabul eden avukata verilen vekaletnamenin de sadece M. K. tarafından verildiğini, HMK’nun 375/1-d,h madde ve bentleri uyarınca  yargılamanın yenilenmesi sebeplerinin oluştuğunu ileri sürerek, yargılamanın yenilenmesini talep ve dava etmiştir. 

Somut olayda, mahkemece yargılamanın yenilenmesine konu davada, tarafların anlaşması ve davalı vekilinin anlaşma doğrultusundaki imzalı beyanına dayalı olarak karar verildiği, davalı vekilinin imzalı kabul beyanının bulunduğu duruşma tutanağının sahteliğini ortaya koyan bir delil olmadığı gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi talebi reddedilmiştir. Oysa yukarıda özetlendiği üzere yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunan davalı taraf, kendisi adına kabul beyanında bulunan vekilin, usulünce yetkilendirmediğini de ileri sürmüş olup HMK’nun 375/1-c maddesinde bu hal, yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilmiştir. O halde, mahkemece bu kapsamda tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı değerlendirme ile hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. 

 

ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması. (mutlak sebep) 

Yargıtay 9. HD. 4.10.2011-44371/34522 s. kararında belirtildiği üzere; “Yeni bir senet ya da belgenin ele geçirilmiş olmasının yargılamanın yenilenmesi nedeni olabilmesi için, aşağıdaki koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekir. Buna göre; 

a) Bu senet ya da belgenin davaya bakıldığı sırada mevcut olması,

b) Yeni ele geçirilmiş olan senet veya belgenin, hükmü etkileyecek nitelikte olması,

c) Bu senet veya belgenin hükmün verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması, 

d) Bu yeni senet veya belgenin yargılama sırasında bir zorlayıcı sebepten (mücbir sebep) veya lehine hüküm verilen tarafın eyleminden dolayı elde edilememiş olması,

e) Yargılamanın yenilenmesini isteyen tarafın bu senet veya belgeyi yargılama sırasında elde edememesinde kusurlu olmaması gerekir

Buna göre, kendi kusuru ile bu senet veya belgeyi yargılama sırasında elde edememiş ve mahkemeye vermemiş olan taraf yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunamaz.” 

d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması. 

e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması. 

HMK m.375/2 uyarınca bu sebep, kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmesi şartına bağlıdır aksi hâlde ispat edilmelidir. 

f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.

HMK m.375/2 uyarınca bu sebep, kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmesi şartına bağlıdır aksi hâlde ispat edilmelidir. 

Bilirkişi, TCK anlamında bir kamu görevlisidir (HMK m. 284) 

Gerçeğe aykırı bilirkişilik ve tercümanlık yapmak fiili suçtur. (TCK m. 276) 

“(1) Bilirkişinin kasten veya ağır ihmal suretiyle düzenlemiş olduğu gerçeğe aykırı raporun, mahkemece hükme esas alınması sebebiyle zarar görmüş olanlar, bu zararın tazmini için Devlete karşı tazminat davası açabilirler. (2) Devlet, ödediği tazminat için sorumlu bilirkişiye rücu eder” (HMK m. 285).  

Diyelim ki, kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunma yargılamanın iadesi sebebi sayılmışken, ağır ihmal ile bilirkişinin düzenlemiş olduğu gerçeğe aykırı rapor dolayısıyla iade nedeni yerine hukuki sorumluluk esası kabul edilmiştir. Daha doğrusu ihmal ya da bilgi eksikliği yüzünden rapor düzenlemiş olması yargılamanın iadesi nedeni değildir. 

g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.

HMK m.375/2 uyarınca bu sebep, kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmesi şartına bağlıdır aksi hâlde ispat edilmelidir. 

  • Yemin edenin lehine olarak hüküm verilmesi 
  • Yeminin hükme esas alınmış olması 
  • Yalan yere yemin ettiğinin ikrar veya yazılı delille sabit olması, şartlarının bir arada var olması gerekir. 

 Yargıtay 19.Hukuk Dairesi, 2015/438 E., 2015/13798 K. 

Davacı vekili, davalı aleyhine … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/271 Esas sayılı dosyasından açtıkları menfi tespit davasının reddedildiğini, davalı hakkında bedelsiz senedi kullanmak suçundan …Sulh Ceza Mahkemesi’ne açılan kamu davasında, takibe konu senedin 1.500 TL’lik kısmının ödendiğini ikrar ettiğini, davalının bedelsiz senedi kullanmak suçundan mahkumiyetine dair hüküm verildiğini , davalının menfi tespit davasında yalan yere yemin ettiğinin meydana çıktığını, HMK’nın 375/1-g maddesinde yer alan yargılamanın iadesi şartının yerine geldiğini belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 

Mahkemece, davalı hakkında …Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2012/95 E. sayılı dosyasından bedelsiz senedi kullanmak, … Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/54 E. sayılı dosyasından ise yalan yere yemin etmek suçundan mahkumiyetlerine dair hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, Yargıtay uygulamasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının gerçek anlamda hüküm sayılmadığı için hukuk hakimini bağlamayacağı, HMK’nın 375/1-g maddesinin ikinci fıkrasında ceza mahkemesi kararının kesinleşmesi şartının arandığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

Somut olayda, davalının … Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/54 E.- 2013/183 K. ve 21/05/2013 tarihli ilamı ile atılı “yalan yere yemin etmek” suçundan hakkında mahkumiyet hükmü tesis edildiği, ancak CMK’nın 231/5 maddesi hükmü uyarınca, “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” karar verildiği anlaşılmaktadır. HMK’nın 375/2 maddesinin ikinci cümlesi gereğince, yargılamanın iadesi koşullarının varlığı gözetilerek, davacıya ispat imkanı tanımak ve sonucuna göre bir karar vermek gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. 

ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.  

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2019/78 E., 2020/272 K. 

 Somut olayda, davacı tarafından derece ve kademe tespiti ile buna bağlı fark işçilik alacaklarının tahsili istemi ile açılan yargılamanın iadesine konu davada, Kırıkkale 2. İş Mahkemesince Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 30.09.2014 tarihli ve 2014/20190 E., 2014/26205 K. sayılı kararı emsal gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir. Davalı tarafından kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 18.03.2015 tarihli ve 2015/5185 E., 2015/10624 K. sayılı kararı ile davanın reddine dair karar onanmıştır. 

 Davacı vekili, dava konusu ile aynı olan bir başka davada Kırıkkale 1. İş Mahkemesi tarafından davanın kabulüne karar verildiğini, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından davanın reddi gerektiğinden bahisle kararın bozulduğunu, Kırıkkale 1. İş Mahkemesince direnme kararı verilmesi üzerine bu defa Yargıtay 22. Hukuk  Dairesinin bozma kararını kaldırarak onama kararı verdiğini ve 6100 sayılı HMK’nın 375/1-ğ bendindeki yargılamanın iadesi sebebinin gerçekleştiğini belirterek, 18.03.2015 tarihli onama kararı ile kesinleşen Kırıkkale 2. İş Mahkemesi kararının yargılamanın iadesi suretiyle kaldırılarak kademe ve derecesinin tespiti ile fark alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir. 

Bir dava görülürken, kesin delil olarak bir mahkeme kararı ibraz edilmiş ve bu karar esas alınarak hüküm verilmiştir. Kesin delil olarak kullanılmış (dayanılmış) bu kararın, kesinleşmiş bir kararla (kesin bir hükümle) tamamen ortadan kalkmış olması yargılamanın iadesi sebebidir (Kuru, s. 5198). Bir başka ifadeyle, karara esas alınan mahkeme kararı, daha sonra başka bir hükümle ortadan kalkmışsa kesin delil niteliğindeki bir delile dayanarak verilen hüküm temelsiz kalmış sayılacağından, yargılamanın iadesi sebebi oluşacaktır. Burada esas alınan hükmü ortadan kaldıran sonraki hükmün kesinleşmiş olması gerekmektedir (Özekes, Pekcanıtez Usûl, s. 2334). 

 Somut olayda, yargılamanın iadesine konu Kırıkkale 2. İş Mahkemesinde görülen davada, benzer nitelikteki bir başka davaya ilişkin verilen Yargıtay kararı emsal gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de bu durum sadece mahkeme kararının gerekçesini teşkil etme ve kuvvetlendirme anlamına gelmektedir. Buna göre, mahkemece benzer nitelikteki bir başka davada verilen Yargıtay kararı doğrultusunda hüküm tesis edilmesi durumunda, benzer davaya ilişkin Yargıtay kararının kesin delil niteliğinde olması sebebiyle aynı doğrultuda karar verildiğinden söz edilemez. 

Bu itibarla, Kırıkkale 1. İş Mahkemesi tarafından aynı mahiyetteki dosyalarda davanın kabulüne ilişkin kararda direnilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesince direnmenin uygun bulunması nedeniyle bozma kararının kaldırılarak onama kararı verilmesi hususunun, yargılamanın iadesi sebebi olarak kabul edilemeyeceği açıktır. 

 

h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması. 

 Kendi yararına hüküm verilmiş yanın, karşı tarafın vekili ile gizlice anlaşmış olması, tanıkları ya da bilirkişileri yanılgılı beyan ve görüşte bulunmaya sevk etmiş olması yargılamanın iadesine talebinde geçerli olabilecek hileye örnek teşkil edebilir. 

Uygulamada özellikle boşanma davalarında hileli davranışın yoğun şekilde sergilendiği görülmektedir. Örneğin, boşanma davasında, davacı kocanın, karısı yerine başka bir kadını mahkemeye getirmesi ve onu hâkime, karısı gibi tanıtıp dinlenmesini sağlaması da hile olup yargılamanın iadesi nedenidir. Hileli tebligat ile elde edilen boşanma kararına karşı, kadın yargılamanın iadesi davasını açabilir. 

Hilenin, bir ceza mahkeme kararıyla tespit edilmiş olmasına gerek yoktur. 

ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması. 

Birbirine zıt kesinleşmiş iki hükümden sadece ikinci hükmün iptali istemiyle yargılamanın iadesi yoluna gidilebilir. Birinci hükmün iptali için bu yola başvurulamaz. Çünkü birinci hüküm yararına olan taraf, kesin hüküm otoritesinden yararlanır. Yani önceki tarihli hüküm tarafları bağlar. 

★ Uluslararası hakem kararlarında yargılamanın yenilenmesine gidilemez.  

★ İhtiyati tedbirler ara kararlardır. Kural olarak şekli anlamda kesinleşmezler. İcra mahkemeleri, çekişmesiz yargı kararları maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğinden, bu kararlara karşı yargılamanın iadesine başvurulamaz. 

★ Bunlar dışında AİHM’nin vermiş olduğu ihlal kararlarına karşı yargılamanın iadesi yoluna gidilebilir. Anayasa mahkemesinin yeniden yargılamaya karar verdiği hallerde, yargılamanın iadesi olduğundan müracaat edilebilir. 

 

NASIL BAŞVURU YAPILIR VE İNCELEME AŞAMASI NEDİR? 

  • Dilekçe ile dava açılır.  • Karar kesinleşir.
  • Kararı vermiş olan mahkemeye yargılamanın yenilenmesi talepli dilekçe ile başvurulur.  
  • Giderler ödenir.

Mahkeme ön inceleme yapar 

  • Talebin süresinde yapılıp yapılmadığına • Hükmün kesinleşip kesinleşmediğine
  • İleri sürülen sebebin, kanundaki sebeplerden biri olup olmadığına re’sen bakar. 

➔ Bu sebeplerden biri yoksa, esasa girmeden talep reddedilir.  

Kural olarak teminat gösterilmesi mecburi değildir. Ancak hâkim durumun gereklerine göre teminat gösterilmesine karar verebilir. (HMK m.378) 

➔ Ön incelemeden geçerse, sebepler incelenmeye başlanır. Sebepler mevcutsa, yeniden yargılama yapılır. 

  • Vekil ya da temsilci olmayan kişinin huzurunda yapılmışsa veya iki tane kesin hüküm varsa; hüküm iptal edilir. Diğer hallerde yeniden yargılama yapılır ve yeni bir karar verilir. 

➔ Yeniden yapılacak duruşma sonucunda mahkeme,  

  • Mahkeme kararı onar veya kısmen yahut tamamen değiştirir. (HMK m.380) 

➔ Yargılamanın yenilenmesi istemi hükmün icrasını durdurmaz.  

  • Ancak dava veya hükmün niteliğine ve diğer hâllere göre talep üzerine icranın durdurulmasına ihtiyaç duyulursa, yargılamanın iadesi talebinde bulunan kimseden teminat alınmak şartıyla iade talebini inceleyen mahkemece icranın durdurulması kararı verilebilir (HMK m.381). 

Yargılamanın Yenilenmesi Talebinin Reddi Halinde İtiraz Mümkün mü? 

  • Yargılamanın iadesi sonucunda verilen karara karşı da her zaman kanun yoluna gitmek mümkündür. Yapılacak itiraz iki hafta içinde bildirilmek üzere Cumhuriyet savcısı ve ilgili tarafa tebliğ olunur. 

 

  EMSAL KARARLAR 

Başvuru Sürecini Anlatan Emsal Kararlar

Yargıtay Hukuk Dairesi 2016/11991 E., 2020/1951 K. ‘’6100 Sayılı HMK’nin 374 ve devamı maddelerinde yargılamanın yenilenmesi sebepleri tahdidi olarak sayılmış olup kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebilen istisnai ve olağanüstü bir yoldur. HMK’nin 379 maddesinde talep üzerine mahkemece yapılması gereken ön inceleme usulü düzenlenmiştir. Maddeye göre; yargılamanın iadesi talebi üzerine Mahkeme, tarafları davet edip dinledikten sonra; talebin kanuni süre içinde yapılmış olup olmadığını, yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması istenen hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını ve ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını kendiliğinden inceler. Bu koşullardan biri eksik ise hâkim davayı esasa girmeden reddeder.’’

 

Hüküm Kesinleşmeden Yargılamanın Yenilenmesi Kanun Yoluna Gidilemez 

Yargıtay Hukuk Dairesi 2009/14359 E.,  2011/8659 K. ‘’Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 15/07/2009 gün ve 2008/533-2009/463 sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunan vekili tarafından istenilmekle dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunan davacı vekili, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/479 Karar sayılı ilamı ile davacı … tarafından diğer davalılar aleyhine açılan davada, müvekkiline dava dilekçesi tebliğ edilmeksizin ve usulüne uygun olarak davaya dahil edilmeksizin müvekkili yönünden infazı kabil olabilecek hüküm kurulduğunu, müvekkilinin savunma hakkını kullanamadığını, müvekkilini temsile yetkili olmayan BDDK huzurunda davanın görülerek sonuçlandırıldığını ileri sürerek, yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, yargılamanın yenilenmesi talep edilen 2008/479 Karar sayılı ilamın henüz kesinleşmediği gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir.’’ 

İstem, yargılamanın yenilenmesi talebine ilişkin olup, yargılamanın yenilenmesi talep edilen dava dosyasında verilen hükmün temyiz kabiliyetinin bulunmadığı anlaşılmakla, yargılamanın yenilenmesi talebine ilikin olarak yapılan yargılama sonucunda verilen işbu hükmün de temyiz kabiliyeti bulunmamaktadır. 

 

Kesin olan hükümlere karşı yargılamanın yenilenmesi istenebileceği 

“Davacılar, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra 52.2006 tarihinde ölen Ali’nin ilk eşinden olan çocuklarıdır. Ölen Ali’nin davalı (eşine) karşı açtığı boşanma davası sonucunda, boşanma kararı verilmiş, bu karar 17.1.2006 tarihinde kesinleşmiştir.  Boşanma davasının davalısının 14.4.2006 tarihinde yargılamanın iadesi talebinde bulunması üzerine, boşanma kararı veren mahkemece, 3.6.2006 tarihinde yargılamanın iadesi talebinin kabulüne, boşanma kararının iptalinę karar verilmiş, bu karar kesinleşmemiştir. 

Davacılar, yargılamanın iadesi yoluyla verilen “boşanma kararının iptaline” ilişkin karara karşı, yargılamanın iadesi talebinde bulunmuşlardır. Yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak “iadesi muhakeme davasının, kendilerine tebligat yapılmadan yürütüldüğünü” ileri sürmektedirler. Mahkemece istek reddedilmiş, kararı davacılar temyiz etmiştir. 

Yargılamanın iadesi, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebilir (HMK m.374/1). Kanun yolu denetimi açık ve henüz kesinleşmemiş olan kararlara karşı yargılamanın yenilenmesi istenemez. Çünkü kanun yolu açık ve kesinleşmemiş olan hükümdeki ağır yargılama hatalarının, kanun yolu denetiminde giderilmesi olanağı mevcuttur. Bu bakımdan, yargılamanın iadesi yolu, kesinleşmiş olan hükümlere karşı başvurulan istisnai ve olağanüstü bir yoldur. Yargılamanın iadesi yoluyla verilen “boşanma kararının iptaline” ilişkin 13.6.2006 tarihli karar kesinleşmemiştir. Bu karara karşı temyiz yolu halen açıktır. Bu yol açı ve neticesi belli olmadan, bu karara karşı yargılamanın iadesi talep edilemez. Kesinleşmiş bir hükmün varlığı, yargılamanın yenilenmesi bakımından “dava şartı” dır. Bu şart gerçekleşmediğine göre, davanın bu sebeple usulden reddi (HMK m.115/2) gerekirken, yazılı gerekçeyle reddi doğru değilse de, dava sonuçta reddedildiğine göre, verilen ret kararı yukarıda açıklanan sebeple sonucu bakımından doğru bulunduğundan onanmasına karar verilmesi gerekmiştir (HUMK m.438/son) 

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen gerekçe ile sonucu bakımından doğru olduğundan, gerekçesinin değiştirilmesi suretiyle onanmasına onam harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere karar verildi.” 2. HD., 3.12.2013-4597/28370 

Yalan yere yemin etme-yargılamanın yenilenmesi 

“Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine senede dayalı olarak yaptığı icra takibi nedeniyle senedin teminat senedi olduğu iddiasıyla açılan menfi tespit davasında davalının senedin teminat senedi olmadığına dair yemin ettiğini, bu nedenle de menfi tespit davasının reddedildiğini, kararın kesinleştiğini, daha sonra taraflar arasındaki ceza davasında davalının senedin çekilen kredi karşılığı teminat senedi olarak alındığını beyan ettiğini, bunun üzerine yalan yere yemin etmek suçundan açılan ceza davasında davalının cezalandırılmasına karar verildiğini belirterek, yargılamanın yenilenmesine ve müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. 

Davalı vekili, müvekkilinin ceza davasında beraat ettiğini, menfi tespit davasında teminat ilişkisi açıklanmadan müvekkilinin yemin ettirildiğini, senedin teminat senedi olmadığını, borç karşılığı alındığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre, davalı hakkında açılan yalan yere yemin etmek suçundan yapılan yargılama sonucunda verilen mahkumiyet hükmünün Yargıtay tarafından bozulması üzerine davalı hakkında beraat kararı verildiği, yargılamanın yenilenmesine karar verebilmek için HMK 375/2. maddesine göre kesinleşmiş mahkumiyet kararının bulunması gerektiği, şartların oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

Sonuç: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülme- yen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına.” 19. HD., 3.11.2015-4078/13834 

Hakimin reddi-yargılamanın yenilenmesi davası 

Taraflar arasında görülen dava sırasında davalı vekili tarafından reddi hakim yoluna başvurulmuştur. Ret talebini inceleyen merci tarafından verilen kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içindeki tüm belgeler incelendi, GD: 

Taraflar arasında görülen yargılamanın yenilenmesi davası sırasında davalı vekili tarafından 18.12.2012 havale tarihli dilekçe ile, “… hakim hakkında HSYK’ye şikayette bulunulduğundan HMK 36/1-d maddesi uyarınca aralarında husumet oluştuğu..” gerekçesiyle reddi hakim yoluna başvurulmuştur. Reddedilen hakim (M. Ç) ün, talebin reddinin gerektiği yönündeki görüşü üzerine dosyayı inceleyen merci tarafından talebin reddine ilişkin verilen ret kararının yerinde olduğuna ve HMK 42/4. maddesi uyarınca re talebinde bulunan davalı vekili Av. (N. Y) in 500.00TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin verilen karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, hakimin reddi için ileri sürülen hususlar, HMK 36. maddesinde tanımı yapılan sebeplerden olmadığı gibi yargılamanın devamı sırasında taraflardan birinin mahkeme hakimi hakkında şikayette bulunması veya aleyhine dava açması, HMK 36/1-d maddesinde belirtilen “davalı olmak” anlamında yorumlanamayacağı, aksine bir yorumun, yargılama yapan tüm hakimlerin kötü niyetli taraflarca reddedilmesini kolaylaştıracağı gibi, bu hakkı kötüye kullanmak isteyenlerin davranışını da korumak anlamına geleceği, hiçbir hukuk kuralının kötü niyetliyi korumayacağı, aksini kabul etmenin kötü niyetli kişilerce açılacak uy- durma dava ve şikayetler sonucu, davaya bakan hakimlerin sağlıklı, baskıdan uzak ve hür iradeleri ile görev yapmalarına engel olacağı gibi, tabii hakim ilkesini de zedeleyeceğinden, konuyu inceleyen merciin HMK 36/1-d maddesi hükmünü yorumlamasının usul ve kanuna uygun görüldüğünden, merci kararının esasına yönelik temyiz itirazları yerinde değildir. 

Davalı vekilinin reddi hakim talebi üzerine, hakim tarafından verilen çekilme veya çekinme kararı bulunmadığı, yönünde görüş bildirildiği hazca HMK 38. maddesi uyarınca ret talebinin reddi merci tarafından HMK 42. maddesi uyarınca reddi hakim talebinin reddine karar verilmesi yerine hüküm bölümünde “…talebin reddine ilişkin verilen ret kararının olduğuna” denilmiş olması ile davalı vekilinin, duruşmayı müvekkili namına ve hesabına takip ettiği ve reddi hakim talebini de müvekkili namına yapması nedeniyle, davanın tarafı davalı asil yerine vekilin para cezası ile yükümlü tutulması usul ve kanuna aykırıdır. 20. HD. 01.07.2013-5409/7356 

Yenileme sebebinin lehine hüküm verilen tarafından hükme etkili diğer bir hileye dayanması 

“Karar: Dava dilekçesinde muris R.Y’ye ait 24.12.1992 tarihli vasiyetnamenin ..mahkemenin …sayılı ilamıyla açılıp okunmasına karar verilmiş ise de; yapılan tebligat hilesi sebebiyle davacıların vasiyetnameden hiçbir şekilde haberdar olmadıkları, ancak vasiyetnamenin açılması sırasında tebligat hilesiyle davacıların gıyabında hüküm kurulduğu ileri sürülerek HUMK m. 445/7 ve 8. bentleri uyarınca yargılamanın iadesi ile ilk hükmün kaldırılmasına ve bahsi geçen vasiyetname yasal şekil şartlarını taşımadığından davanın reddine karar verilmesi istenilmiştir. 

Mahkemece; vasiyetnamenin tenfizi davası sırasında yapılan tebligatların tarihleri uyarınca yargılamanın iadesi talebinin süresinde olmadığı, ve yargılamanın iadesi şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

Davadaki iddia: HUMK’da yargılamanın iadesini sağlayan m. 445/7 bendindeki lehine hüküm verilen tarafından hükme etkili diğer bir hilenin kullanılmış olması halini düzenlemektedir. Yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak ileri sürülen olgunun HUMK 445/7. bendine dayanması halinde yargılamanın iadesini isteme süresi, hükmün esasına etkili bulunan hilenin öğrenildiği tarihten itibaren üç aydır. Bu üç aylık süre en erken hükmün kesinleştiği tarihten, en geç ise hilenin öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Bu durumda vasiyetnamenin tenfizi davasının 24.8.2006 tarihinde, eldeki bu davanın ise 8.11.2006 tarihinde açıldığı gözetildiğinden üç aylık sürenin geçmediği ve yargılamanın iadesi talebinin süresi içinde istenildiği açıktır. 

O halde, yapılan yargılama, toplanan deliller ve 21.1.2008 tarihli bilirkişi raporu uyarınca vasiyetnamenin açılması davası sırasında davacılara çıkarılan tebligatları almış gibi gözüken H. Y adına atılı imzaların onun eli ürünü olmadığı gözetilerek, yargılamanın iadesi isteminin kabulüyle, murisin ölüm tarihinde yürürlükte bulunan 743 s. MK m. 536 ve 537 uyarınca vasiyetnamenin mirasçılara tebliğiyle yasada belirtildiği şekilde açılıp okunmasına hükmedilmelidir.” 3. HD. 17.10.2011-12700/15523 

 

Dayanak belgelerin sahte olduğuna İlişkin davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılması halinde ortada belgenin sahte olduğuna dair bir mahkumiyet kararı bulunmadığından yargılamanın yenilenmesi istenemeyeceği, açık ya da zımni kabul halinde istenebileceği 

Bozma ilamında sözü edilen sahteciliğe ilişkin kamu davalarının tamamı zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırıldığından ve ortada alacağın hesaplanmasına esas alınan belgelerin sahte olduğuna dair kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunmadığından bu davalara dayanılarak yargılamanı iadesi istenemez ise de, aleyhine yargılamanın iadesi istenen tarafın açık veya zımni kabulü halinde yargılamanın iadesi mümkündür. Davanın kabulü, yargılamanın iadesi davasında da mümkün olup, sonuçlarını doğurur. HUMK da bunu engelleyen bir hüküm mevcut değildir. Yargılamanın iadesine ilişkin davanın, aleyhine yargılamanın iadesi istenen tarafça kabulü halinde işin esasına girilerek ileri sürülen iade sebeplerinin incelenmesi ve kabul beyanı dikkate alınarak davanın sonuçlandırılması gerekir…” 15. HD. 21.07.2011-309/4838 

Yararlanılan Kaynaklar: Günay, Erhan (2025), ‘’Yargılamanın Yenilenmesi (Ceza ve Medeni Usul), Olağanüstü Kanun Yolları, (5.baskı), Seçkin Yayınevi, Ankara  

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Don`t copy text!