TANIMA TENFİZ DAVASI NEDİR?

TANIMA VE TENFİZ NEDİR?

Tanıma, yabancı ülkelerde verilen icrai nitelikte olmayan mahkeme kararlarının ülkemizde kabul edilmesidir.  Tanıma başka bir ülkede verilen mahkeme ilamında belirtilen hususların Türk mahkemelerine bildirilmesine yöneliktir. Yabancı mahkemenin verdiği kararın yerel mahkemece tanınması ile tanınan karar Türkiye Cumhuriyeti’nce ülkemizde kısmen veya aynen uygulanabilir. Yani yurt içinde verilen mahkeme kararı gibi sonuç doğurur.

Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun :

Tanıma MADDE 58 – (1) Yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 54 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz. (2) İhtilâfsız kaza kararlarının tanınması da aynı hükme tâbidir. (3) Yabancı mahkeme ilâmına dayanılarak Türkiye’de idarî bir işlemin yapılmasında da aynı usul uygulanır.

Tenfiz ise, icrai nitelikteki kararların ülkemizde tanınması sonrası ortaya çıkan hükmün icra edilmesini sağlar. İcrai nitelikte olmayan kararlar için tenfiz kararı gerekmemektedir. Tanıma kararıyla ülkemiz yerel mahkemelerinde kabul edilmesi yeterli olacaktır.

Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun :

Tenfiz kararı MADDE 50 – (1) Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.

 

Tanıma ve Tenfiz Arasındaki Fark :

Tanıma yabancı mahkeme kararının tespitine yönelik bir karardır. Tenfizde ise devlet organlarının harekete geçmesi ve icrai işlemlerin yapılması söz konusudur.
Tenfiz şartları tanımada aranmamaktadır.
Tenfiz için tanıma şarttır. Tanıma için ise tenfiz şartları aranmaz mahkeme kararının tespiti yeterlidir.
Tanımanın kesinleşmesi, hükmün verildiği ülkede kesinleşmesinden itibaren sonuç doğurur, tenfizde ise zorla icra etkisi tenfiz kararının kesinleşmesiyle sonuç doğurur.

TANIMA TENFİZ DAVASININ MAHİYETİ NEDİR?

Yurt dışında verilen mahkeme kararlarının ülkemizde de sonuç doğurabilmesi için bu davanın açılması ve takibi gereklidir. Tanıma ve tenfiz davası açılmadığı takdirde mağduriyetler oluşabilmektedir. Mesela yurt dışında boşanmış olan bir çift evli olmaya devam edecektir. Evli bulunmaya devam ettikleri süreçte ise yeni bir evlilik yapamayacaklar ve boşanma işlemi gerçekleşmediğinden miraslarında pay sahibi olmaya devam edeceklerdir. Aynı zamanda boşanmanın getirdiği hukuki sonuçlardan faydalanamayacaklardır. Bu sebeple tanımayla hukuki sonuçlar ülkemizde de geçerli kılınmalı, icrai hükümler için de gereken şartlar altında tenfiz kararı alınmalıdır.

Bu davalar, özellikle boşanma, nafaka, mal paylaşımı gibi aile hukuku konularında sıkça gündeme gelir.

TANIMA TENFİZ DAVASI AÇILABİLMESİ İÇİN GEREKEN ŞARTLAR NELERDİR ?

Tanıma tenfiz davası için gereken şartlar Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir. Usule ilişkin şartlar:

Tenfiz kararı MADDE 50 – (1) Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. (2) Yabancı mahkemelerin ceza ilâmlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümler hakkında da tenfiz kararı istenebilir

Madde hükmüne göre:

Yabancı bir mahkeme tarafından verilen bir karar olmalı
Karar, hukuk davalarına ilişkin olmalı
O ülke kanunlarına göre kararın kesinleşmiş olması

şartları aranır.

       Esasa ilişkin şartlar:

Tenfiz şartları MADDE 54 – (1) Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dâhilinde verir:

a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması.

b) İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.

c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.

ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması.

Madde hükmüne göre:

Hükmün verildiği yer ile Türkiye arasında mütekabiliyet şartı aranır. (mütekabiliyetşartı: devletler arası ilişkilerde herhangi bir anlaşma olmamasına rağmen, ilgili devletlerin maruz kalınan davranışa aynı şekilde karşılık verme esasıdır.)
Kararın Türk Mahkemelerinin münhasır yetki alanına girmeyen bir konuda verilmesi gerekir.
Davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması gerekir.
Açık bir şekilde kamu düzenine aykırı olmamalıdır.
Davalının savunma haklarına riayet edilerek verilmiş bir karar olmalı.

 

TANIMA TENFİZ DAVASINDA GÖREV VE YETKİ

Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Bazı durumlarda tanıma ve tenfiz taleplerinin Aile Mahkemelerine yapılacağına ilişkin hükümler vardır.

Yer yönünden yetkili mahkeme tenfiz istenen kişinin Türkiye’deki yerleşim yeri, yoksa eğer sakin olduğu yer mahkemesinden, Türkiye’deki yerleşim yeri veya sakini olduğu bir yer mevcut olmadığı takdirde Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinden istenebilir.

 

TANIMA TENFİZ DAVASI İÇİN KİMLER TALEPTE BULUNABİLİR VE TALEP NASIL GERÇEKLEŞTİRİLİR?

1. Hukuki yararı bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilmektedir.
2. Tenfiz istemi dilekçeyle olur. Dilekçede bulunması gereken hususlar:

a) Tenfiz isteyenle, karşı tarafın ve varsa kanunî temsilci ve vekillerinin ad, soyad ve adresleri.

b) Tenfiz konusu hükmün hangi devlet mahkemesinden verilmiş olduğu ve mahkemenin adı ile ilâmın tarih ve numarası ve hükmün özeti.

c) Tenfiz, hükmün bir kısmı hakkında isteniyorsa bunun hangi kısım olduğu

(Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun madde 52)

 

TENFİZ DAVASI İÇİN GEREKEN BELGELER NELERDİR?

MADDE 53 – (1) Tenfiz dilekçesine aşağıdaki belgeler eklenir:

a) Yabancı mahkeme ilâmının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı veya ilâmı veren yargı organı tarafından onanmış örneği ve onanmış tercümesi.

b) İlâmın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesi.

Ek olarak

Apostil şerhi: bir belgenin gerçekliğini tasdik edilerek başka bir ülkede yasal olarak kullanılmasını sağlayan belgedir. Bu belgenin varlığı zorunludur.
Pasaport ve kimlik kartı fotokopileri.

TANIMA TENFİZ DAVASI İÇİN TARAFLARIN TÜRKİYE’YE GELMESİ ŞART MIDIR?

Tanıma tenfiz davası bir hukuk mahkemesi davası olması sebebiyle Hukuk Muhakemeleri Kanununa tabi bir davadır. Tarafların bir avukatla müdafaa edilmediği durumda dava ve duruşmaları takip etmeleri zorunludur.

YABANCI HAKEM KARARLARININ TENFİZİ

Kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcı olan yabancı hakem kararları tenfiz edilebilir (MÖHUK m.60). Ancak yabancı kararların doğrudan tanınması ve tenfizi için bu konuda özel bir milletlerarası antlaşma olması gerekmektedir.

Görevli ve Yetkili Mahkeme: Yabancı hakem kararlarının tenfizi, tarafların yazılı olarak kararlaştırdıkları yer asliye mahkemesinden dilekçeyle istenir. Taraflar arasında böyle bir anlaşma olmadığı takdirde, aleyhine karar verilen tarafın Türkiye’deki yerleşim yeri, yoksa sâkin olduğu, bu da yoksa icraya konu teşkil edebilecek malların bulunduğu yer mahkemesi yetkili sayılır(MÖHUK m.60\2).

Yabancı Hakem Kararının Tenfizi İstenirken Gerekli Belgeler:

Tahkim sözleşmesi veya şartının, aslı yahut usulüne göre onanmış örneği.
Hakem kararının usulen kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcılık kazanmış aslı veya usulüne göre onanmış örneği.
Yukarıda sayılan belgelerin tercüme edilmiş ve usulen onanmış örnekleri.

TANIMA TENFİZ DAVALARINDA ZAMANAŞIMI

Tanıma tenfiz davalarında zamanaşımı süresi 10 yıldır. Ancak karşı tarafça itiraz edilmedikçe hakim tarafından re’sen değerlendirilmez.

 

 

EMSAL KARARLAR :

Tanıma tenfize konu, yabancı mahkeme kararı olmalı

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi    2016/1806 E., 2016/6734 K.

Tarafların 22.07.1996 tarihinde evlendikleri, … Bölge Mahkemesi’nin 11.01.2012 tarihinde kesinleşen kararı ile boşandıkları, davaya konu tanınması/tenfizi istenen belge tercümesinden yanlar arasında evlilik birliği devam ederken 04.05.2011 tarihinde … “evlilik anlaşması” başlıklı belge tanzim ettikleri anlaşılmaktadır.
Türk hukukunda, tanıma ve tenfize konu olabilmesi için verilen kararın yabancı mahkeme ilamı niteliğinde olması gerekir. Davacının tanıma ve tenfiz kararı verilmesinin istediği belgenin incelenmesinden yabancı mahkeme ilamı niteliğinde olmadığı, yabancı ülkeden alınmış belge niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Mahkeme kararı niteliğinde olmayan yabancı ülkeden alınmış bir belgenin tanınmasına karar verilemez. Bu durumda, görülebilirlik koşulu bulunmadığından davanın reddi yerine yazılı şekilde tanıma ve tenfize karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

 

 

Tanıma tenfiz davalarında mal rejiminden kaynaklanan alacak davaları ile ilgili zamanaşımı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/471 E., 2021/1586 K.

Tarafların 07.10.1977 tarihinde evlendikleri, Hollanda Utrecht Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı ile 12.09.2001 tarihinde boşandıkları, yabancı mahkeme kararının 16.01.2002 tarihinde kesinleştiği, boşanmaya ilişkin kararın Burdur 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/197 E. ve 2004/172 K. sayılı kararı ile tenfizine karar verildiği, tenfiz kararının 03.06.2004 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 15.02.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

Alacağı, Türk mahkemelerinde ileri sürme imkânı bulunmadığı sürece zamanaşımı süresinin işlemeye başlamayacağı dikkate alındığında, bir alacak davası olan mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda zamanaşımı süresinin boşanmanın malî sonuçlarına bağlı dava haklarının kullanılabilir hâle geldiği, tanıma-tenfiz kararının kesinleşmesi tarihinden itibaren istenebilir hâle geldiğinin kabulü gerekir. Aksi yönde bir değerlendirme, MÖHUK’un 50/1. maddesinde belirtilen yabancı mahkemelerin hukuk davalarına ilişkin olarak verdiği kararların, Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlı olması kuralına da aykırılık teşkil edecektir.
Tarafların yabancı mahkeme kararı ile boşanmalarına karar verilmiş olması durumunda; eşler arasındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasında zamanaşımı süresinin başlangıcında, yabancı mahkeme ilamının tenfizine ilişkin kararın kesinleşmesi tarihinin esas alınması gerekmektedir. Bu nedenle direnme kararı hukuk genel kurulunca bozulmuştur.

Zamanaşımı taraflarca ileri sürülmedikçe hakim tarafından re’sen dikkate alınmaz.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2014/21309 E., 2016/2135 K.

… ile … aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasının reddine dair:

Eşler … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … tarihinde kesinleşen ilamı ile boşanmışlardır. Söz konusu ilam,… 2.Aile Mahkemesi’nin … tarihinde kesinleşen kararıyla tenfiz edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin temyize konu dava ise 17.08.2012 tarihinde açılmıştır. Kaldı ki davalı tarafça, süresinde zamanaşımı def’inde bulunulmamıştır.
Mahkemece iddia ve savunma çerçevesinde toplanan ve toplanacak olan taraf delillerine göre uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

 

 

NAFAKA DAVASI TANIMA TENFİZ KARARLARI

Kararın tenfiz edilmesinde hukukî yararı bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir (MÖHUK m. 52)

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/7578 E., 2022/7346 K.

Davacı 9.10.2019 tarihli dava dilekçesi ile Amerika Birleşik Devletleri Kalifornia San Diego İdari Bölgesi Temyiz Mahkemesi 546635 numaralı davada verilen 29/01/2019 tarihli kararı ile 01/04/2015-31/12/2018 tarihine kadar olan 638.964-Amerikan doları nafakanın davalı tarafından davacı lehine ödenmesine karar verildiğini iddia ederek tanıma ve tenfiz talebinde bulunmuş, davalı ise Alanya 1. Aile Mahkemesinin 2019/689 dosyası nedeniyle derdestlik itirazında bulunmuştur.

Davalının derdestlik itirazına konu Alanya 1. Aile Mahkemesinin 2019/689 E sayılı dosyasında davacı 13.01.2016 tarihli dava dilekçesi ile Amerika Birleşik Devletleri Kalifornia San Diego idari Bölgesi Temyiz Mahkemesinin 29/04/2015 tarih 546635 dosya numaralı kararının tanıma ve tenfizini talep etmiş olup, yabancı mahkeme kararında özetle davalının davacıya 01/08/2014 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 10,498 amerikan doları nafaka ödeyeceği, bu kararın davalının 29.000 amerikandoları geliri esas alınarak verildiği, 01/04/2015 tarihinden itibaren aylık 1.500 amerikan doları tutarlarında toplamda 83.984 amerikan doları tutarında bir meblağın taksitler halinde davacıya ödeneceğinin kararlaştırıldığı, mahkemece tanıma ve tenfiz davasının kabulüne karar verildiği ve onanarak 22.3.2022 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Somut olayda tanıma ve tenfizi istenen kararın ise Amerika Birleşik Devletleri Kalifornia San Diego idari Bölgesi Temyiz Mahkemesinin 546635 dosya numaralı kararı olduğu, ancak karar tarihinin 29.1.2019 olduğu, bu kararda da davacının dilekçe vermesi üzerine davalının 01/04/2015 ten 31/12/2018’e kadar olan 638,964 amerikan doları nafaka ödemesi için bildirimde bulunulduğu, ödenmemesi nedeniyle 638,964 amerikan doları tutarındaki nafaka borcunun davalı tarafından dilekçe sahibi davacıya ödeneceği şeklinde karar verildiği görülmüştür. Bu hale göre 546635 dosyasında 29/04/2015 tarihinde nafakaya ilişkin eda hükmü kurulmuş, bu hükmün infazı için tanıma tenfizi istenmiş ve bu talepte Alanya 1. Aile Mahkemesinin 2019/689 esas sayılı dosyasında kabul edilmiştir. Taraflar arasında eda hükmü içeren tek bir nafaka hükmü bulunmaktadır. Aynı dosya üzerinden yabancı mahkemenin 29.1.2019 tarihinde kurduğu hüküm ise birikmiş nafaka borcunu gösteren tespit hükmü niteliğindedir. Yabancı mahkemenin 29/04/2015 tarihli nafaka hükmünün tanıma ve tenfizine karar verildiğine göre artık bu hüküm Türkiye de icra edilebilir bir hüküm niteliğindedir. Tanıma ve tenfizine karar verilen yabancı mahkeme kararı kesinleştiği tarihten itibaren hüküm ve sonuç doğurur. Temyiz talebine konu iş bu davada tanıma ve tenfiz talep edilen 29.1.2019 tarihli yabancı mahkeme kararı ise 29.04.2015 tarihli yabancı mahkeme kararında hükmedilen nafakanın ödenmemesi nedeniyle aynı dosya üzerinden davacının talebi üzerine birikmiş nafaka alacağının belirlendiği tespit hükmü niteliğinde bir yabancı mahkeme kararı olup, bu karara yönelik tanıma ve tenfiz isteminde davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Hal böyle iken mahkemece davacının hukuki yararı bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

 

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/16917 E.,2015/25017 K.

Dava münhasıran, nafaka yükümlülüğü konusundaki yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizi isteğine ilişkindir. Mahkemece, nafaka alacaklarının tahsili ile ilgili uluslararası sözleşmeye göre tenfize ya da tanımaya lüzum olmaksızın doğrudan Türkiye’de icra ettirilebilmesi mümkün bulunduğu gerekçe gösterilerek istek reddedilmiş, kararı davacı temyiz etmiştir.

Nafaka yükümlülüğü konusundaki kararların tanınması ve tenfizine ilişkin Lahey Sözleşmesi hükümlerine göre münhasıran nafaka yükümlülüğüne ilişkin bir kararın tanınması veya tenfizi; tanıma ve tenfizin talep edildiği devletin kamu düzeniyle açıkca bağdaşmaması ve tarafları, konusu aynı olan bir davanın tanıma ve tenfizinin talep edildiği devletin bir merciinde açılmış ve görülmekte olması veya bu devlette ya da sözleşmeye taraf başka bir devlette aynı konuda aynı taraflar arasında verilmiş bir kararla bağdaşmaması halinde reddedilebilir (Söz.md.5). Şu halde anılan Sözleşmeye kararın verildiği Almanya’da taraf olduğuna göre, sözleşme hükümleri gözetilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan 1956 tarihli sözleşme hükümlerinden hareketle davacının tenfiz davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesi ile isteğin reddi doğru bulunmamıştır.

VASİLİK DAVASI TANIMA TENFİZ KARARLARI

Vasilik kararının tanıma tenfiz davasında görevli mahkeme: Asliye hukuk mahkemesidir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1924 E., 2019/1060 K.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yabancı mahkemece verilen vasi tayini kararının tanıması ve tenfizi istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin Münih Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.02.2013 tarihli ve 715 XVII 7353/11 dosya sayılı kararı ile babası Ahmet Hakan’a vasi olarak tayin edildiğini belirterek mezkur kararın Türkiye’de bazı resmî ve özel işlemlerde icra edilebilmesi için tanınmasına ve tenfizine karar verilmesini istemiştir. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, direnme kararı veren Sulh Hukuk Mahkemesinin davaya bakmakta görevli olup olmadığı hususu öncelikle tartışılmıştır.

5718 Sayılı MÖHUK’un “Görev ve Yetki” başlıklı 51. maddesi;
“(1) Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme asliye mahkemesidir.

Yabancı mahkeme kararlarının tanıması ve tenfizi davasında görevli mahkeme asliye mahkemesidir. Tanıma ve tenfiz kararının önemi dolayısıyla yabancı kararı veren mahkemenin hangi mahkeme olduğuna bakılmaksızın asliye mahkemelerinin görevli olması uygun görülmüştür. 

Davacı Münih Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen vasi tayinine ilişkin kararın tanınması ve tenfizi isteminde bulunmuştur. MÖHUK’un 51/1. maddesi gereğince görevli mahkemenin asliye mahkemeleri olduğu ve görev hususu dava şartlarından olması nedeniyle yargılamanın her aşamasında kendiliğinden nazara alınması gerektiğinden; davanın asliye mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekirken sulh hukuk mahkemesince davaya bakılmış olması hatalıdır. Bu sebepten direnme kararı bozulmalıdır.

 

 

İlâmın, türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması gerekir (MÖHUK m.54\b)

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/2-557 E., 2009/527 K.

Taraflar arasındaki “tanıma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Çanakkale Aslîye Birinci Hukuk (Aile) Mahkemesi)’nce davanın reddine dair verilen 08.05.2008 gün ve 73-193 sayılı kararın İncelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi’nin 11.09.2008 gün ve 13619-11701 sayılı ilamı ile; (…5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 58/1. maddesi “Yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilamın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 54. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz.” hükmünü içermekte olup, 58/2 maddesi ise “ihtilafsız kaza kararlarının tanınması da aynı hükme tabidir.” demektedir. Şu halde ihtilafsız kaza kararlarının tanınması imkan dahilindedir. Mahkemece delillerin bu çerçevede değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Görülmekte olan davada vesayet makamı Leverkusen Asliye Hukuk Mahkemesi olup, denetim makamı da yine Alman Hukukuna göre belirlenecektir. Oysa bu husustaki Türk mahkemelerinin yetkisi kamu düzeni ile ilgili olup, kesin yetkidir. Bir an için aksi düşünülse dahi, yabancı mahkemeden verilen izin ve onayın yine Türkiye’de uygulanabilmesi için yeniden tenfiz veya tanınmasının yapılması gerekecektir. Bu durum yabancı mahkemenin verdiği her kararda yeniden ortaya çıkacaktır.

O halde, Türk mahkemelerinin münhasır yetkili olduğu bir konuda yabancı mahkemece verilen kararın tenfizi ve tanınmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; bir Türk vatandaşı hakkında yabancı vesayet kararının Türkiye’de tanınmasının olanağı bulunmadığından, yerel mahkemece isabetli teşhis ve değerlendirme sonucu davanın reddine dair verilen direnme kararı usul ve yasaya uygundur. Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.

TAHKİM KARARLARININ TANIMA TENFİZİ

Tahkim kararına karşı yurtdışı mahkemesinde iptal davası açılmadıkça davanın esası türk mahkemelerinde incelenemez.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2022/701 E., 2023/298 K.

Taraflar arasında düzenlenen 08.05.2014 tarihli sözleşme ile namlu düzleştirici makine yapımı işi kararlaştırılmış, 47. maddede tahkim şartına yer verilmiştir. Tahkim yargılaması sonucunda verilen hakem heyeti kararı kesinleşmiş olup, Zürih Kantonu Yüksek Mahkemesince hakem heyeti kararının icra edilebilirliğine ilişkin karar verilmiştir. Davalının tahkim yargılamasının esasına ilişkin savunma ve temyiz nedenlerinin ancak hakem heyeti kararının iptaline ilişkin olarak açılacak olan davada değerlendirilmesi mümkündür. Dosya kapsamından hakem heyeti kararının iptaline ilişkin dava açılmadığı, davalının temyiz nedenlerinin kamu düzenine ilişkin bulunmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.

Yargıtay (Kapatılan)19. Hukuk Dairesi 2011/2480 E., 2011/12864 K.

Taraflar arasında imzalanan alım-satım sözleşmelerinde sözleşmelerle ilgili uyuşmazlıkların İnternationallimited yönetmeliğinde yazılı hükümler uyarınca tahkim yolu ile çözülmesinin kabul edildiği, tahkim kurulu tarafından davalı adına hareket etmek üzere hakem belirlendiği, davalının tahkim kurulundaki davacıya cevap gönderdiği, nihai kararın davalıya internet yoluyla tebliğ edildiği, ayrıca 24.8.2009 tarihli tutanakla tahkim kurulu kararının davalıya elden teslim edildiği, davalının itiraz hakkını kullanmadığı, taraflar açısından nihailiği ve bağlayıcılığı kesinlik kazanan İngiliz hakem mahkemesi kararının İngiliz Tahkim Hukuku ve Türk Hukuku açısından tenfiz edilebilme niteliğini kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, Uluslararası … Birliği Hakem Mahkemesince verilmiş ve kesinleşmiş olan 17.08.2009 tarihli hakem kararının tenfizine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyenbütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, 

TİCARET DAVALARINDA TANIMA TENFİZ

Şirket tüzel kişilikleri şubelerin işlemlerinden hukuken sorumludur.

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2017/2749 E., 2017/4376 K.

Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında mal alım satım sözleşmesi olduğunu, davalı şirketin yükümlülüklerini yerine getirmemesi üzerinde davalı tarafa …Şehir Ticaret Mahkemesi’nde açtıkları davayı kazandıklarını ve kararın Bakü Temyiz Mahkemesi’nin denetiminden geçerek 29.03.2015 tarihinde kesinleştiğini ileri sürerek, anılan kararın tanınması ve tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tanıma ve tenfizi istenilen kararda davalı olarak müvekkili şirketin Azerbaycan ülkesindeki şubesinin gözüktüğünü, bu şubenin müvekkili şirketin tüzel kişiliğinden ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olduğunu, bu sebeple müvekkili şirketin davadan haberdar edilmeyerek anılan davada temsil edilmediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda, tenfizi istenen yabancı mahkeme kararında şubeye karşı dava açıldığı, davalıyı şube müdürünün vermiş olduğu vekaletname ile şube adına vekilinin temsil ettiği, Türk Hukuk sisteminde şubelerin ayrı tüzel kişiliği olmayıp davanın asıl şirkete karşı açılması gerekmesine rağmen asıl şirkete davanın yönlendirilmeyerek davalının yargılamada temsil edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
Tenfize konu karar, davalı şirketin ayrı bir tüzel kişilik taşımayan Azerbaycan şubesi işlemlerinden kaynaklanmaktadır. Şirket tüzel kişilikleri şubelerin işlemlerinden hukuken sorumludur. Buna göre mahkemece davacının tanıma ve tenfize ilişkin talebinin kabulü gerekirken dosya kapsamı ile bağdaşmayan yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

İflas kararı tacir olanlar ve tacir sayılanlar hakkında verilebilir.

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2015/6119 E., 2016/4044 K.

Dava, yabancı mahkemece verilen iflas kararının tanıma ve tenfizine ilişkindir. Mahkeme kararının aksine tenfizi istenilen yabancı mahkeme kararının iflas kararı niteliğinde olduğu ve kesinleşmiş onaylı örneğinin de sunulduğu anlaşılmaktadır. Gerekçeli kararda da zikredilen Dairemizin….. sayılı kararında da belirtildiği gibi, iflas kararı İİK’nın 43. maddesi gereğince Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre tacir olanlar ve tacir sayılanlar hakkında verilebilir. Bu husus kamu düzenindendir. Somut olayda müflis hakkında iflas kararı…… mahkemesinde verilmiş, mahkemece müflisin tacir olup olmadığ…. Sicil Müdürlüğü’nden sorulup, verilen cevapla yetinilerek hükme varılmış ise de, yapılan araştırma yeterli değildir. Bu durumda mahkemece, talep edenden müflisin tacir olduğuna dair delilleri sorulup, sunulan deliller çerçevesinde bir sonuca varılması gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Don`t copy text!