DEVLET MEMURLUĞUNDAN ÇIKARMA CEZASI (İHRAÇ)

Devlet memurluğundan çıkarma ne demektir ?

657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda düzenlenmiş bir disiplin cezası türü olan Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası bir daha Devlet Memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkartılmadır. (125. Madde)

Meslekten çıkarma cezası (657 Sayılı DMK) tüm devlet memurlarını ilgilendirir mi?

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu kural olarak tüm Devlet Memurlarına uygulanmakta birlikte; Emniyet, Diyanet ve Askeri Personellere kendi kanunlarındaki hükümler uygulanmaktadır.

Yine Sözleşmeli Personeller “memur” olarak nitelendirilmediği için Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına Daire Esaslar ve Sözleşmelerindeki hükümlere göre işlem görmektedir.

Hangi Durumlarda Meslekten Çıkarma Cezası Verilir ?

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 125/1 – E bendinde sınırlı olarak sayılan hallerde meslekten çıkarma cezası verilir. Bunlar;

a) İdeolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sükün ve çalışma düzenini bozmak, boykot, işgal, kamu hizmetlerinin yürütülmesini engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak veya bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek veya yardımda bulunmak,

b) Yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek,

c) Siyasi partiye girmek,

d) Özürsüz olarak (…)(2) bir yılda toplam 20 gün göreve gelmemek,

e) Savaş, olağanüstü hal veya genel afetlere ilişkin konularda amirlerin verdiği gö-rev veya emirleri yapmamak,

f) Amirlerine, maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak,

g) Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak,

h) Yetki almadan gizli bilgileri açıklamak,

ı) Siyasi ve ideolojik eylemlerden arananları görev mahallinde gizlemek,

j) Yurt dışında Devletin itibarını düşürecek veya görev haysiyetini zedeleyecek tutum ve davranışlarda bulunmak,

k) 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanuna aykırı fiilleri işlemek.

l)Terör örgütleriyle eylem birliği içerisinde olmak, bu örgütlere yardım etmek, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak ya da kullandırmak, bu örgütlerin propagandasını yapmak.

Disiplin Soruşturmasında Zamanaşımı Nedir ?

a) Soruşturmaya Başlama Zamanaşımı : 657 sayılı Kanunun 127 nci maddesine göre, aynı Kanunun 125 inci maddesinde sayılan fiil ve hâlleri işleyenler hakkında, bu fiil ve hâllerin işlendiğinin disiplin âmirlerince öğrenildiği tarihten itibaren,

• Uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezalarını
gerektiren hâllerde 1 (bir) ay,

• Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren hâllerde ise 6 (altı) ay,

İçinde disiplin soruşturmasına başlanmadığı takdirde disiplin cezası verme yetkisi zamanaşımına uğrar.

b) Karar Verme Zamanlaşımı : 657 sayılı Kanunun 127 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, disiplin cezasını gerektiren fiil ve hâllerin işlendiği tarihten itibaren 2 (iki) yıl geçtikten sonra disiplin cezası verilemez.

Yukarıda belirtilen süreler dışında 657 sayılı Kanunda öngörülen diğer sürelerin ihlâli disiplin soruşturması ve cezasını zamanaşımına uğratmaz. Bu süreler, hizmet içi düzenleyici sürelerdir. (Örneğin soruşturma raporunun disiplin amirine tevdiinden itibaren 15 gün
içerisinde karar vermemesi, soruşturmayı zamanaşımına uğratmaz.)

Disiplin cezasının idare mahkemesince iptali üzerine, yeniden disiplin cezası verilmesi gerektiği hâlde, 2 yıllık ceza verme zamanaşımı süresi kuralı işletilemez.

Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu – Tüm müvekkillerimizin olumlu karar aldığı bir anı. (2018)

 

 

 

 

 

Meslekten Çıkarmaya İlişkin Fiilin Tespiti Halinde Neler Yapılır?

Meslekten çıkarmaya ilişkin fiilin/şüphenin tespiti ile idare tarafından disiplin soruşturması başlatılması ve bir muhakkik atanması zorunludur.

Disiplin soruşturması yapılmadan kamu görevlisine disiplin cezası uygulanamaz. Devlet memurları tarafından 657 sayılı Kanunun 125 inci maddesinde belirtilen fiil ve hâllerin işlendiğinin ilgili memurun disiplin amiri tarafından öğrenilmesi üzerine, derhâl disiplin soruşturmasına başlanır.

Disiplin âmiri veya muhakkik disipline aykırı fiilin mağduru veya tanığı olması hâlinde disiplin soruşturmasını yürütemez. Fiilin mağduru veya tanığı olduğunu tutanak altına alan disiplin âmiri, bu tutanağı gereğini yapmak üzere disiplin âmirine, yoksa bir derece alt disiplin âmirine gönderir. Fiilin mağduru veya tanığı muhakkik ise, durumu gereğini yapması için kendisini görevlendiren disiplin âmirine bildirir.

Disiplin soruşturmasının muhakkik atanarak yapılması esastır. Ancak, muhakkiklik görevini yapabilecek bir kişinin bulunmadığı durumlarda disiplin amiri soruşturma dosyasını kendisinin bir derece üzerindeki disiplin âmirine gönderir.

Muhakkik/müfettiş olarak atanacak kişinin, hakkında soruşturma yapılan memura eşit veya daha üst görevde olması zorunludur.

Muhakkikin/Müfettişin Yetki ve Görevleri Nelerdir ?

Konusuyla sınırlı olmak üzere her nevi evrakı incelemeye, ilgili kurumlardan ve kişilerden bilgi ve belge almaya, tanık dinlemeye, mâhallinde keşif yapmaya, bilirkişiden yardım isteme, hakkında soruşturma yapılan memurun savunmasını almaya ve soruşturma raporu düzenlemeye yetkilidir.

Talimat yazma yetkisi bulunmayan muhakkik, talimat yazma yetkisi bulunan disiplin âmiri aracılığıyla bu işlemi yerine getirir.

Muhakkik görevlendirildiği fiil veya hâlin dışında yeni bir disipline aykırı fiil veya hâl tespit ederse, kendiliğinden soruşturma yapamaz. Durumu disiplin âmirine yazılı olarak bildirir. Kendisine yazılı olarak ek soruşturma izni verildiği takdirde bu konularda da soruşturma yapabilir. Suçun hukuki niteliğinin değişmesi ise yeniden izin alınmasını gerektirmez.

Muhakkik, fiil veya hâlin Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektirdiği yönünde soruşturma raporu düzenlemişse; disiplin âmiri de aynı kanaatte olduğu takdirde, on beş gün içinde bir fezleke ekinde dizi pusulasına bağladığı soruşturma dosyasını Yüksek Disiplin Kuruluna gönderir.

Savunma Hakkı

Devlet memuruna bir yazı ile savunma hakkı tanınmadan disiplin cezası verilemez. Savunma istem yazısı, disiplin soruşturmasının başlangıcında değil, tüm deliller toplanıp disipline aykırı fiil veya hâl tam olarak ortaya çıkarıldıktan sonra tebliğ edilmelidir.

Savunma istem yazısında;
• İsnat edilen fiil ve hâller açıkça (yer, kişi, zaman ve olay belirtilerek) yazılmalıdır.
• 7 (yedi) günden az olmamak üzere savunma hazırlamaya yeterli makûl bir süre
verilmelidir.
• Verilen süre içinde savunma yapılmadığı takdirde savunma hakkından vazgeçilmiş
sayılacağına ilişkin ihtar bulunmalıdır.
Savunma süresi tebliğin ertesi günü işlemeye başlar. İkinci bir süre verilmez. Memurun izinli veya raporlu olması savunma süresini uzatmaz. Ancak mücbir sebep halleri saklıdır.

Yüksek Disiplin Kurulunda Savunma Hakkı

Kişinin meslekten çıkarma nedeni ile Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmesi ile kişiye son savunma hakkı verilmesi zorunludur.

Yüksek Disiplin Kuruluna kişi AVUKATI ile katılma hakkına sahiptir.

Yüksek Disiplin Kurulunda şüpheli kişi tanık getirtebilir.

Kişi herhangi bir sendikaya üye ise sendika temsilcisinin idare tarafından kurula çağrılması zorunludur.

Meslekten Çıkarma Cezasını Vermeye Kim Yetkilidir ?

Devlet memurluğundan çıkarma cezası; disiplin âmirlerinin teklifi üzerine, Yüksek Disiplin Kurulu tarafından verilir.

Yüksek Disiplin Kurulu Bakanlıkların en üst kurulu olup, Bakan Yardımcısı Başkanlığında ( Bazı Kurumlarda Genel Müdürler), Genel Müdürlerden (Personel Genel Müdürü, Teftiş Kurulu Başkanı gibi) oluşur.

Yüksek Disiplin Kurulunun Ne Gibi Kararlar Verebilir ?

Yüksek Disiplin Kurulu disiplin amirleri tarafından verilen meslekten çıkarma tekliflerini reddedebileceği gibi kabul de edebilir. Bunun yanında eğer şartlar oluşur ise bir alt ceza ( Kademe İlerlemesinin Durdurulması ) cezasını da verebilir.

Disiplin Soruşturmasının Adlî Soruşturmadan Bağımsız Olarak Yapılması Zorunluluğu

Devlet memurunun disiplin cezasını gerektirecek fiil veya hâli, aynı zamanda ceza yargılamasını da gerektiriyorsa; disiplin soruşturmasının sonuçlandırılması için, o memur hakkındaki adlî soruşturma sonucu beklenmez.

Devlet memurunun ceza mevzuatına göre mahkûm olması veya olmaması (Mahkûmiyet, beraat, düşme, kovuşturmaya yer olmadığı vb.) disiplin cezasının uygulanmasına engel teşkil etmez. (657 sayılı Kanun md. 131)

Adlî soruşturma kapsamında alınan beyanların dosyaya eklenmesi yeterli değildir. Disiplin soruşturması kapsamında müşteki ve tüm tanık beyanlarının ayrıca alınması gerekir.

Meslekten Çıkarma İşlemine Karşı Dava Açma Yeri ve Süresi ?

Meslekten çıkarma cezasına karşı İdare Mahkemelerinde 60 gün içerisinde dava açılmalıdır.

Önemle belirtmek gerekirse meslekten çıkarma işleminden sonra kararı veren Disiplin Kuruluna tekrar bir itiraz etme hakkı mevcut değildir. 60 gün içinde dava açılması gerekmektedir.

Emniyet Genel Müdürlüğü anımız. (2017)

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) İhraca Etkisi

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB), sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi boyunca kasıtlı bir suç işlenmez ve yükümlülüklere uygun davranılırsa ceza kararının ortadan kaldırılması ve davanın düşmesine yol açan bir cezanın bireyselleştirilmesi kurumudur (CMK md.231).

Kural olarak, bir suçun karşılığı olan cezai yaptırım ile ilgili verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı memuriyete engelini ortadan kaldırır. Aynı şekilde hagb kararı verilen bir mahkumiyet memuriyetten çıkarılmaya gerekçe yapılamaz.

Özellikle belirtelim ki; hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), işlenen fiilin disiplin hukuku açısından yeniden değerlendirilmesine engel değildir. Örneğin, cinsel taciz suçu işleyen bir kişi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilse bile, ceza dosyasındaki beyanlar disiplin hukuku açısından yeniden değerlendirilerek memuriyetten çıkarılma cezası verilebilir.

HAGB alıp ihraç olan müvekkilimize karşı açtığımız dava olumlu sonuçlandı. (2018)

Memuriyetten çıkarılma işleminin sebep unsuru sadece suç işlenmiş olması gösterilmiş ve suçun karşılığı olan ceza hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmişse, işlem hukuka aykırı hale gelir. Memurun bağlı olduğu idarenin suç teşkil eden eylemi disiplin hukuku açısından yeniden değerlendirerek memuriyetten çıkarma kararı vermesi ile doğrudan ceza mahkemesi kararına dayanarak memuriyetten çıkarma kararı vermesi birbirinden farklı hukuki sebeplere dayalı işlemlerdir.

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin E fıkrasının (g) bendinde; “memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak” fiili, disiplin hukuku açısından devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektirmektedir. Özellikle vurgulayalım ki, memuriyetten çıkarılma işleminin sebep unsuru, 657 sayılı Kanunun 125/E-g maddesi olarak gösterilmişse, hükmün açıklanmasının geri bırakılması memuriyet görevine son verilmesine engel değildir. Bu maddeye dayanarak yapılan memuriyetten çıkarma işlemlerine karşı, memurun yargılandığı fiilin “memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareket” olmadığı yönünde işlem aleyhine iptal davası açılmalıdır.

Davacının “resmi belgede sahtecilik” suçundan üç kez 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süre ile denetindi serbestlik süresine tabi tutulmasına; ayrı ayrı iki kez işlediği eylemlerden dolayı “nitelikli dolandırıcılık” suçundan, 1 yıl 3 ay hapis ve 700 TL adli para cezası ile 11 ay 3 gün hapis ve 160 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süre ile denetimli serbestlik süresine tabi tutulmasına karar verilmiş ve bu karara yapılan itirazın reddi ile karar kesinleşmiştir. Bu durumda, yukarıda yer verilen Ceza Mahkemesi kararı ile davacı hakkında mahkumiyete hükmedilip hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi karşısında; İdare Mahkemesi tarafından, Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil ettiği gerekçedeki anlatımla kabul edilen eylemin sübuta erdiği şeklinde ifade kullanılmasında, masumiyet karinesi uyarınca hukuki isabet görülmemiş ise de; davacının zabıt katibi olarak görev yaptığı sırada, memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunması sebebiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-g maddesi uyarınca memurluktan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ve bu karar uyarınca memurlukla ilişiğinin kesilmesine ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından, bu husus, anılan kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir (D16-K.2016/1858).

Bazı memuriyetler açısından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının memuriyete etkisi ile ilgili özel düzenlemeler mevcuttur. Örneğin, Polis Meslek Yüksekokulları Giriş Yönetmeliği’nin 8. maddesinin (h) bendinde polis memurluğuna kabul için şu özel hüküm mevcuttur:

Yüksek Disiplin Kurulunda kararlar oy çokluğu ile alınır. Eşitlik halinde Başkanın verdiği oy yönünde karar verilir.

“Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak”(125/E-g) ne demektir ?

Türk Ceza kanununda hangi suçların yüz kızartıcı suç kapsamında yer aldığına dair bir düzenlemede yer almamaktadır.

Bu nedenle uygulamada disiplin cezaları verilirken disiplin amirlerince çeşitli suçlar 657 sayılı devlet memurları kanununun 125. maddesinin e fıkrasının g bendine göre değerlendirilmekte ve memurluktan çıkarılma cezaları verilmektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu madde 48/5’te sayılmış olan aşağıdaki suçlar yüz kızartıcı suç olarak değerlendirilebilir.

-İhaleye fesat karıştırma,
-Edimin ifasına fesat karıştırma,
-Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama,
-Kaçakçılık suçları,
-Hırsızlık Suçu,
-Dolandırıcılık Suçu,
-Güveni Kötüye Kullanma Suçu,
-Rüşvet Suçu,
-İrtikap Suçu,
-Zimmet Suçu,
-Hileli İflas (TCK md.161),
-Tüm sahtecilik suçları, (Özel Belgede Sahtecilik Suçu, Resmi Evrakta Sahtecilik Suçu, Parada Sahtecilik Suçu (TCK md.197), Kıymetli Damgada Sahtecilik (TCK md.199),Mühürde Sahtecilik Suçu (TCK md. 202) vb.).

Bunun haricinde çeşitli suçlarda idarelerce ve mahkemelerce yüz kızartıcı suç kapsamında değerlendirilmektedir.

 

Uygulamada yaşanan sıkıntılara örnek olması açısından geçmiş yıllarda Danıştay Başkanlığınca “memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak” fiiline ilişkin olarak verilmiş olan Mahkeme Kararları;

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu E:2000/594, K:2000/949

“Yurt dışında lisansüstü öğrenim gördüğü sırada irticai faaliyetlerde bulunan çevrelerle ilişkilerde bulunan ve Atatürk İlke ve İnkılapları aleyhine İnternet aracılığı ile propaganda yapan bir öğretim elemanının eylemi, öğretim elemanı sıfatıyla bağdaşmayacak «şeref ve haysiyet kırıcı suç» kapsamında görülmüştür.”

Danıştay 10. Daire Başkanlığı E. 1987/1637, K. 1989/1877,

“…………….yüz kızartıcı hareket kavramı, 657 sayılı Kanun’un 48 nci maddesinde belirtilen yüz kızartıcı suçlar­dan daha geniş kapsamlıdır.”

Danıştay 16. Daire Başkanlığı K. 2016/1858

“Davacının “resmi belgede sahtecilik” suçundan üç kez 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süre ile denetimli serbestlik süresine tabi tutulmasına; ayrı ayrı iki kez işlediği eylemlerden dolayı “nitelikli dolandırıcılık” suçundan, 1 yıl 3 ay hapis ve 700 TL adli para cezası ile 11 ay 3 gün hapis ve 160 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süre ile denetimli serbestlik süresine tabi tutulmasına karar verilmiş ve bu karara yapılan itirazın reddi ile karar kesinleşmiştir. Bu durumda, yukarıda yer verilen Ceza Mahkemesi kararı ile davacı hakkında mahkumiyete hükmedilip hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi karşısında; İdare Mahkemesi tarafından, Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil ettiği gerekçedeki anlatımla kabul edilen eylemin sübuta erdiği şeklinde ifade kullanılmasında, masumiyet karinesi uyarınca hukuki isabet görülmemiş ise de; davacının zabıt katibi olarak görev yaptığı sırada, memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunması sebebiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-g maddesi uyarınca memurluktan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ve bu karar uyarınca memurlukla ilişiğinin kesilmesine ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından, bu husus, anılan kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir”

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu E. 1992/117, K. 1992/118

“……..haysiyetsizlik, iffetsizlik ve vazifede bırakılmaya mani suiistimalin memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı hare­ket sayılabilmesi için söz konusu eylemin öğretmenlik mesleği ile ilgili konularda tezahür etmesi gerekir.”

Danıştay 12. Daire Başkanlığı E. 2009/2208 K. 2012/751

“Tapu Sicil Müdürlüğünde sicil kâtibi olarak görev yapan davacının, tapu sicilindeki bilgileri suç örgütüne verdiği ve bu eylemin memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak şeklinde değerlendirilmesi suretiyle Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlem hukuka uygundur.”

Danıştay 16. Daire Başkanlığı E. 2015/9697 K. 2015/1941

“Özel yaşamın gizliliğinin korunması ilkesi bireyin temel haklarından olması sebebiyle Anayasada ve uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınmıştır. Davacı memur, ancak yargı kararı ile tespiti mümkün olan bir hususta eşine ait telefon kayıtlarını hukuka aykırı bir şekilde düzenlediği müzekkereyle temin etmiş, yetki ve nüfuzunu kötüye kullanarak kişinin rızası dışında kişisel verileri ele geçirmiştir. Bu fiil 657 Sayılı Kanun’un 125/E-g maddesinde sayılan koşullara uygun olmakla, davacının Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına dair davaya konu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.

657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E-g maddesi, kamu görevinin inanılır, güvenilir, itibarlı görevliler eliyle yürütülmesini amaçlamıştır. Memur sıfatı taşıyan ve kamu hizmetinin personel unsurunu oluşturan kişilere toplumun güven duyması, bireylerin idareye olan güven ve inancını da sağlayacaktır. Kamu hizmetinin, gerekli saygınlığı yitirmiş görevliler eliyle yürütülmesi, bireylerin idareye olan güven duygularının sarsılmasına, kişi ile idare ilişkilerinde arzu edilmeyen olumsuz bazı gelişmelere neden olabilir. Kanun, böylesi bir tehlikenin gerçekleşmesini engellemek için önlem almış, müsebbiblerinin Devlet memuriyetinden çıkartılmasını öngörmüştür.

Hukukumuzda haberleşme hürriyeti kapsamında yapılan telefon görüşmeleri ve bunlara dair kayıtların temin edilmesi yetkisi ancak hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı kararıyla mümkün olup, bu konuda başkaca herhangi bir kamu görevlisinin yetkisi bulunmamaktadır.

Bu durumda, davacının kişilerin temel hak ve hürriyetlerinden olan ve ancak yargı kararı ile tespiti mümkün olan bir hususta eşine ait telefon kayıtlarını hukuka aykırı bir şekilde düzenlediği müzekkereyle temin ettiği, bu müzekkerenin temin edilmesi ile ilgili olarak yargılandığı davada kendisi ve Cumhuriyet Savcısının işlemiş olduğu fiilin birlikte suç işleme kararı kapsamında sabit görüldüğü hususları da birlikte değerlendirildiğinde; kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi fiilinin kamu görevlilerince işlenmesinin, suçu, Türk Ceza Kanunu uyarınca nitelikli hale getirerek ağırlaştırıcı sebep teşkil ettiği; özel yaşamın gizliliğinin korunması ilkesinin, yukarda belirtilen bireyin temel haklarından olması sebebiyle Anayasada ve uluslararası sözleşmelerde güvence altına alındığı; davacının yetki ve nüfuzunu kötüye kullanarak ve rızası dışında başkasına ait hukuka aykırı bir şekilde ele geçirdiği kişisel verilerin kişi güvenliğinin tehdit edilmesi sonucunu doğurduğu göz önüne alındığında, 657 Sayılı Kanun’un 125/E-g maddesinde sayılan koşullarının davacı yönünden oluştuğu sonucuna varılmıştır”

Danıştay 10. Daire Başkanlığı , E. 1987/487, K. 1988/576

“……….Hesap uzmanının, vergi incelemelerini yaptığı firma sahiplerinden menfaat temini yoluna gitmesi, “memuriyet sıfatı ile bağdaşamayacak derecede utanç verici nitelikte bir eylem” olup devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla cezalandı­rılması hukuka uygundur.”

22 Mayıs 2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru no:2013/1614 karar tarihi 03/04/2014 olan karar

“Bu bağlamda, idarenin ve yargısal makamların karar gerekçelerinde, özellikle başvurucunun özel yaşamına dikkat etmediği, genel ahlak değerlerini zedeleyici tutum ve davranışlarda bulunduğu, özel yaşamıyla ilgili olumsuz duyumlar alındığı ve cinsel içerikli eylemlerine ait görüntülerin çekilmesine izin vermek suretiyle işlediği fiilin memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketler kapsamında olduğu tespitlerine yer verildiği ve karar sonuçlarının bu gerekçelere dayandırıldığı, sonuç olarak başvuruya konu disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların esasen mesleki faaliyet ile ilgisi olmayan, mahremiyet alanına dahil özel yaşam eylemleri olduğu anlaşılmaktadır.”

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu E. 2010/1391 K. 2011/273 T. 21.4.2011

“Dava; Gümrük Muhafaza Memuru olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu`nun 125/E ( g ) maddesi uyarınca “Devlet memurluğundan çıkarma” cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Olayda, Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğünde gümrük muhafaza memur olarak görev yapan davacının Arena programında yayınlanan, personelin iş sahipleri ile para alışverişi ve rüşvet olaylarına ilişkin görüntülerde yer aldığının saptanması üzerine disiplin soruşturması başlatıldığı, soruşturma sonucu düzenlenen raporda, davacı ile bir miktar para aldığı iş takipçisi tarafından, görüntülerdeki kişilerin kendileri olduğunun kabul edildiği, bu hale göre, davacının kayıt işlemleri sırasında iş takipçisi olan kişi ve başka bir şahıs tarafından çekmecesine bırakılan parayı aldığının açıkça görülmesi karşısında, davacı ile iş takipçisi ve başka bir şahıs arasındaki para alışverişinin sabit olduğu, bu fiilin davacı açısından memuriyet sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici harekette bulunmak niteliğinde olduğu sonucuna varıldığı; bu durumda, disiplin soruşturması neticesi davacının sübuta eren bu eylemi nedeniyle Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.”

Yüksek Disiplin Kurulunda avukat ile temsil edinilebilir.

Danıştay 12. Daire Başkanlığı 2016/8859 E. , 2017/321 K. “İçtihat Metni

“Soruşturma kapsamında yer alan tüm bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacının Başbakan’ın konvoyu geçerken “…………. şeklinde bağırdığı hususunun sübuta erdiği anlaşılmakla birlikte, davacının eyleminin memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareket olarak nitelendirilmesi suretiyle 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin (E) bendinin (g) alt bendinde yer alan fiil kapsamında görülerek meslekten çıkarılmasının ölçülülük ilkesine aykırılık oluşturacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.”

Danıştay 12. Dairesi’nin 23/05/2008 tarihli ve 2006/1541 esas, 2008/3078 sayılı kararı

“… İnfaz ve Koruma Memuru olan davacının ‘Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak’ suçundan sübuta eren eyleminin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-g maddesi kapsamında utanç verici hareketler olarak değerlendirilip Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılması yolunda tesis edilen dava konusu işlemde, usûl ve yasaya aykırılık bulunmadığı yönündeki …. idare mahkemesinin kararının onanmasına…”

Danıştay 5. Dairesinin 13.04.1989 tarihli ve E.1987/1931, K.1989/640 sayılı Kararı

“…Bu sebeple Yönetmeliğin 120/e maddesindeki “gibi” sözcüğünden hareketle bir suçun yüz kızartıcı sayılıp sayılmamasının mutlak surette idarenin takdirine bırakıldığını ve idarenin istek ve takdirine göre suçları nitelendirilebileceğini kabul etmek mümkün değildir. Zina suçunda, maddede sayılan diğer suçlardaki ortak nitelik bulunmadığından bu suçun yüz kızartıcı suç olarak kabul edilmesi suretiyle davacının görevine son verilmesinde mevzuata uyarlıktan söz edilemez. Bu nedenle bu yoldaki işlemin iptali istemiyle açılan davanın reddine ilişkin mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.”

 

 

Don`t copy text!